TBMM'de yaşanan yemin krizinin ardından, Başbakan Erdoğan'ın "CHP'nin ontolojik bir sorun yaşadığı"na ilişkin tespiti siyaset kulislerinde olduğu kadar akademik çevrelerde de tartışma konusu oldu ve CHP'nin bugünlerde yaşadığı varlık yokluk sorunu bir kez daha masaya yatırıldı. CHP'nin içinde bulunduğu sıkıntıyı "ontolojik" olarak nitelendirmek doğru olsa da, bu partinin yaşadığı krizlerin anlaşılmasında "hauntoloji sendromu" yaklaşımı da yeni bir pencere açacaktır.
Ünlü Fransız filozofu Jacques Derrida'nın Marksizm bağlamında geliştirdiği hauntoloji kavramının bugünkü CHP'yı anlamada anahtar bir kavram olduğu söylenebilir. Bu kavrama göre geçmiş kuşakların bıraktığı mirasın hayaleti bugünkü kuşaklara musallat olup, onları gerçek dünyanın meselelerini idrak etme noktasında engelleyerek gerçeklikten koparmaktadır. Ontoloji reel bir varlık sorununa işaret ederken, hauntoloji varlığın gerçek dünyayla olan bağlantısını sorunlu hale getirmektedir.
Tek parti dönemi CHP elitinin jakoben bir anlayışla kurguladığı zihniyet kodları bugünkü CHP yönetiminin temel politikalarına musallat olup partinin yapması muhtemel tüm açılımları sonuçsuz kılıyor. Yeni CHP yönetimi eski CHP'nin cenazesini usulünce kaldıramadığı için, onun hayaleti yeni CHP'nin peşini bir türlü bırakmıyor, gerçekliğe temas etmesini engelliyor. Kılıçdaroğlu yönetimindeki yeni CHP'nin sürekli zikzaklar, yalpalamalar ve tutarsızlıklarla dolu siyaseti bu hauntoloji sendromunun etkisine işaret etmektedir. Üstelik, bu sendrom giderek CHP'nin altındaki toplumsal zemini kaydırarak varlık sebebini ortadan kaldırıyor.
İlginç olan, eski CHP hayaletinin yaydığı korkuların ve hurafelerin hala yeni CHP'nin ontolojik çıkış noktasını oluşturmasıdır. Tek parti dönemi jakoben siyaset anlayışına dayanan bu ontolojik çıkış noktası günümüz toplumsal gerçekliğini sürekli teğet geçmektedir.
Bundan dolayı, CHP reel olanı tanımlamakta güçlük çekmekte ve toplumsal meşruiyetini her geçen gün aşındırmaktadır.
Türkiyede reel olanın mahiyeti artık tamamen çevre değerleriyle tanımlanıyor, daha doğrusu çevreyle bütünleşen bir tanım ortaya çıkıyor. Bugün AK Parti'nin temsil ettiği bu değerlerin toplumun gerçek sorunlarına daha çok temas edebildiğini görüyoruz. Denebilirki, AK Partiyle beraber Türkiye'de farklı kilmliklere ontolojik alan açılmıştır.
Eski CHP Jakobenizminin dayandığı ontolojik çıkış noktası yerini Türkiye'nin ben idrakini oluşturan yeni bir ontolojiye bırakıyor. Eskiden belli bir CHP elitinin ben idraki tüm toplumsal alanı domine ediyordu ve toplumun merkezindeki idrakle çatışıyordu. 2001'de bu çatışma Türkiye'deki toplumsal merkezin kodlarıyla örtuşmeyen bir hal alalarak büyük bir krize yol açmıştı.
AK Parti hem bu çatışma halindeki ben idraklerini barıştırdı, hem de toplumun merkezindeki idraki devletin idrakine dönüştürdü. Dahası, Huntington'un Türkiye için sözünü ettiği parçalanmış kimlik yerine AK Parti hareketi tüm toplumsal kesimlerin üzerinde hemfikir oldukları bütün bu parçaları birleştiren bir kimlik geliştirdi.
AK Parti, jakoben zihniyetin derinleştirdiği ve kırılgan hale getirdiği kimlik fay hatlarını, devletin ontolojik güvenlik alanının dışına çıkarmıştır. Üstelik devlet nazarında obsesyon haline gelmiş konuları ontolojik güvenlik alanından çıkararak, tüm toplumsal kesimlerin kaygı ve endişelerini giderici bir misyon üstlenmiştir. Bu anlamda, AK Parti'nin dini, etnik ve sosyoekonomik olarak farklılık arzeden tüm toplumsal kesimlerden oy alabilmesi manidardır.
Daha evvel, devletin ontolojik güvenlik alanını tanımlayan CHP eliti, bu alana o kadar çok içerik yüklemişti ki, nereye elinizi atsanız tartışılamaz haldeydi.
Alevilik, Kürtlük, dindarlık vb bir çok konu tabu olarak benimsenmiş ve üzerine yorum dahi yapılamaz bir nitelik arzetmekteydi. AK Parti bu ontolojik güvenlik alanınındaki bir çok konuyu tartışılabilir hale getirerek bu alanı genişletti. Ontolojiyi yeniden tanımladı. Dahası, CHP elitinin tek parti döneminde suni bir şekilde tanımladığı kodları ve tarihi mayın alanlarını temizleyerek bunu toplumsal bir avantaja çevirdi.
AK Parti, farklı kimlikleri güvenlik alanına hapseden anlayışı reddedip kültürel zenginliğin parçası haline getirmiştir.
CHP kültürel daralmayı üretmişken AK Parti kültürel genişlemeyi sağlamıştır. Bu sayde siyasetin tartışma zemini de genişlemiştir. Türkiye'de siyaset bugüne kadar laiklik, irtica, bölücülük gibi kavramlar etrafında dönerken, bugün toplumun tüm kesimlerine temas eden konular siyasi tartışmaların konusu haline gelmiş, büyük bir açılım sağlanmıştır. Daha doğru bir ifadeyle, AK Parti Türkiye'de siyasetin tartışma kodları ve biçimlerini resetlemiş, daha demokratik standratlara uygun kodları merkeze taşıyarak siyaset yapma biçimine nitelik kazandırmıştır.
Artık, Türkiye'de devletin ontolojik güvenlik algısı toplumla çatışmıyor, devlet ile millet arasındaki bu açığın kapandığı görülüyor. AK Parti'yi destekleyen insanlar ona karşı ontolojik bir yakınlık duyuyor.
Bu bağlamda, son seçimde CHP'nin hedeflediği oyun çok altında kalıp AK Parti'nin büyük bir zafer kazanması daha iyi anlaşılabilir.
Sonuç olarak, bugünkü CHP yönetimi, üzerine karabasan gibi çöken geçmiş CHP zihniyetinin hayaletini bertaraf edemedikçe Başbakanın sözünü ettiği ontolojik sorunları devam edecektir.
CHP'nin bu hauntoloji sendromundan kurtulup toplumsal sorunlara çağdaş ve gerçekçi çözümler getirmesi, Türk siyasetinin daha sağlıklı bir yapıya kavuşmasına da yardımcı olacaktır.